Narcissus(Narkissos) Yunan Mitolojisinde nehir tanrısı Cephissus ve su perisi Liriope'nin oğlu olan çok yakışıklı, avcı bir gençti. Tüm genç kızlar ve su perileri ona aşık olurdu. Ancak o, onlara tepeden bakar,onları küçümser ve reddederdi. Bir gün ormanda avlanırken, peri olan Echo onu gördü ve görür görmez aşık oldu. Onu takip etmeye başladı. Narcissus takip edildiğini hissedince Echo ortaya çıktı ve ona sarılmaya çalıştı. Ancak Narcissus Echo'yu itti ve bir daha kendisini rahatsız etmemesini söyledi. Büyük bir yıkım hisseden Echo umutsuzluk içinde hayatının geri kalanında ormanda dolaştı, ondan geriye kalan şey tek bir yankı olana kadar solup gitti... Bunu gören ve öfkelenen diğer periler intikam tanrıçası Nemesis'ten onun cezalandırılmasını istedi. Neler olduğunu öğrenen Nemesis hemen onu cezalandırmaya karar verdi. Ona şu bedduayı etti :"Sonunda o da aşık olabilsin ama aşkına asla sahip olamasın!" Bir süre sonra Narcissus pırıl pırıl bir pınarda kendi yansımasını gördü ve deliler gibi bu yansımaya aşık oldu. Bir türlü kavuşamadığı aşkı sonucunda umutsuzluktan ölerek nergis adı verilen çiçeğe dönüştü. Narsizme ismini veren bu mitolojik öyküden sonra gelin Narsistik kişilikleri yakından tanıyalım.
NARSİSTİK KİŞİLERİN ÖZELLİKLERİ NEDİR?
BU KİŞİLERİ NASIL ANLARIZ VE BU KİŞİLERLE NASIL SAĞLIKLI BİR ÇERÇEVEDE İLİŞKİ KURARIZ?
Narsizmi genel olarak kişinin kendisini aşırı beğenmesi ve kendine hayranlık beslemesi ve aynı zamanda çevresindeki kişilerden hiçbirine karşı empatik yaklaşım sergileyememesi olarak tanımlayabiliriz. Kişinin kendisini önemsemesi, sevmesi ve değer vermesi, sağlıklı ve olması gereken bir durumdur. Ancak bazı kişilerde bu durumun aşırıya kaçması narsistik kişiliğin baskın olmasına neden olur.
Psikanalitik açıdan değerlendirdiğimizde narsizm belirtileri kendini herkesten üstün görme hali, herkesin kendisine hayran olduğuna inanma, daima güçlü, başarılı, takdir edilen, istenen ve arzulanan bir birey olma halini yaşama ile özdeştir. Bahsettiğim bu kibirli olguların sürekli artması söz konusudur. Olağanüstü olduğuna inanan, herkesin onu tanımasının, yanında olmasının ya da onunla bir ilişki içinde olmasının bir şans olduğunu düşünen bu kişiler, aslında bir o kadar da kırılgandırlar.
Gerçekten olağanüstü olup olmadıklarına dair hep bir dış kaynağa ihtiyaç duyarlar. (Başkalarını aşağılayarak kendi üstünlüğünü onaylama, daima kendisi ile ilgilenerek kendine yatırım yapma, toplumsal statülerini arttırma çabası, kendi reklamını yapma,hava atma...)
Bu kişiliğe sahip insanlar aynı zamanda depresyona açık kişilerdir. Üstün olma halini sürdürebilmeleri için sürekli mükemmel olmaya çalışma hali çok yorucudur. Hayatları ne kadar dolu dolu ve harika gözükse de duygusal açıdan söylemleri acılarla dolu, diğerleri tarafından hak ettikleri değer anlaşılamamış, kötü davranılmış, aldatılmış bireylerlerdir. Öfke ve kırgınlık hali yoğundur.
Çocukluk dönemlerine bakıldığında aile dinamiklerinde de narsist ebeveynleri görmek mümkündür. Kendileri ile fazlaca meşgul olan bu ebeveynlere sahiplerse ihmal edilmiş olmaları kaçınılmazdır.
Öte yandan abartılı yetenekleri ve özellikleri olduğuna dair atıflarla büyütülmüş olabilir ya da başka insanlara dair empati kazanabilmeleri konusunda desteklenmemiş olabilirler. Bunun sonucu olarak abartılı yüklenmeler, aşağılamalar, karşılaştırılmalar ya da küçümsenmelerle dolu bir çocukluğun eseri olabilirler.
Narsizm üzerinde biraz daha ebeveyn çocuk ilişkisinden bahsedelim. Hiç kuşkusuz ki yaşamın ilk yıllarında anne ve babanın (özellikle annenin) bir uzantısı olarak kendini algılayan çocuk için ihtiyaç duyulan ötekiler, yani anne ve babadır. Çocuğun ihtiyaçlarının yeterli ve kaliteli bir şekilde karşılanması çok önemlidir. Ne zaman ki bu konuda aksama ve sıkıntı olur işte bu narsizmin temellerini oluşturmaya başlar.
Narsistik kişilik bozukluğu olan kişilerin şemaları incelendiğinde belli bir standartları gerçekleştirdiklerinde kabul gördükleri, yalnız, uzak ve bağımsız oldukları, onları güvende hissettirecek somut ve tutarlı sınırlara sahip olmadıkları görülmüştür. Hatta yakınları tarafından bencilce, onların isteklerine göre yönlendirilerek büyümüşlerdir. Onay görmek ve kabullenilmek için hep belirli koşulları gerçekleştirmeleri gerekmiştir.
Çocukluk döneminde sağlıklı olmayan bu süreçler sonucunda hak görmeye dair düşünce şemaları (kendisini diğerlerinden farklı, ayrıcalıklı, üstün görme) kusurluluk-utanç şeması (eksikliklerinin diğerleri tarafından farkedileceği korkusu) ve duygusal yoksunluk şeması (sevgi, ilgi, alaka, güven gibi duygusal ihtiyaçların giderilmeyeceği dair beklenti) aktif hale gelir.
Yine aynı şekilde şüphecilik (diğerlerinin aldatacağı, canını yakacağı, küçük düşüreceği) yabancılaşma (kendini diğerlerinden ve tüm dünyadan ayrı hissetme) yetersiz özdenetim (dürtü ve duygularını kontrol edememe, engellemelere tolerans gösterememe, kendini disipline etmekte zorluk yaşama) şemaları aktif hale gelebilir.
Eğer hayatınızda narsist kişi ya da kişiler varsa onların inanç dünyalarını yansıtan, duyabilebileceğiniz örnek cümleler şunlardır;
Herkes bana hayran
Benim kadar zeki (..esprili,dikkat çekici...) kimse yok...
Ben en iyisini hakediyorum,herkes bana saygı duymalı...
Zaten üstün ve farklı olduğum için en iyi muameleyi hakediyorum..
Bu kurallara uymak zorunda değilim,bunlar sıradan kişiler için...
Beni eleştiriyor çünkü beni kıskanıyor(anlayamıyor, değerimi bilemiyor...)
Bana karşı çıkıyor ve beni zor durumda bırakmaya çalışıyor çünkü kötü niyetli birisi...
Benden daha başarılı çünkü...(arkası sağlam,torpili var,şansı yaver gitti...)
Herkesten iyi (akıllı,yakısıklı ..v.b.) olduğumu kabul etmek zorundalar...
Hayatınızda olan narsist kişiliğe sahip olan bireylerin bazı durumlarda narsizmleri daha ön planda olacaktır. Mesela kendisinden daha olumlu özelliklere sahip kişiler çevresindeyse (yakışıklı, güzel, başarılı ya da genç gibi) daha az dikkat çekmeye başlamışsa, eleştirilere, sorulara, değerlendirmeye maruz kalıyor ya da eskisi gibi ilgi görmüyorsa narsistik savunmaları daha da artacaktır ve bu durum sizi daha da zorlayabilir...
PEKİ NE YAPMALI?
Öncelikle bu bireylere karşı sağlam bir duruşunuzun olması gerekir. Kendinize duyduğunuz saygıdan asla ödün vermeyin.Sizin kişiliğinizi, özelliklerinizi, seçimlerinizi, kariyerinizi, ebeveynliğinizi kısacası sizi siz yapan herşeyi küçümsemesini asla kabullenmeyin.
Eğer bu yönde bir motivasyonu varsa kesin bir dille söylemleri ya da tutumlarından hoşlanmadığınızı, tekrarlamasını istemediğinizi belirtin.
Saygı ve sevgi çerçevesinde nasıl davranması gerektiğini anlatın ancak bu gibi uyarılarınızı onunla başbaşayken yapın.
Onlara bir derdinizi anlattığınızda veya yardımcı olduğunuzda size empati duymalarını ya da minnetle yaklaşmalarını, sizi takdir etmelerini beklemeyin...
Başarılarınız, ödülleriniz, sosyal anlamda olumlu deneyimleriniz size kalsın...