ÇOCUKLARDA SALDIRGANLIK

ÇOCUKLARDA SALDIRGANLIK

Saldırganlık doğuştan içimizde var olan bir içgüdüdür. Potansiyel olarak her insan, içinde saldırganlık duygusunu taşır. Yetişkinler var olan saldırganlık içgüdülerini başka alanlara kanalize edebilirler. Ancak küçük çocuklar, sorunları ve içsel çatışmalarını çözümlemeye yönelik yetileri henüz çok gelişmediğinden saldırgan davranışlarda bulunabilirler. Çocuklar yaşıtlarıyla ve kendilerinden büyük olan çocuklarla oyun oynarken veya gerilim yaşadıklarında vurma, ısırma, tükürme, saç çekme, tekme atma ve kuralları hiçe sayma gibi agresif davranışlar sergileyebilirler. Ancak çocuk bu davranışları sürekli ve yineleyerek sergiliyorsa, bulunduğu ortamlarda özellikle arkadaşlarına karşı saldırgan davranıyorsa, bu davranışların aile ve öğretmenler tarafından dikkate alınması gerekir.

SALDIRGAN ÇOCUKTA GÖRÜLEN TİPİK ÖZELLİKLER NELERDİR? Sürekli ve aşırı biçimde saldırgan davranış gösteren çocuklar genellikle sinirli olurlar ve kendilerini ifade etmekte yetersizdirler. Her istediklerini bağırarak dile getirirler. İsteklerinin yerine getirilmediği durumlarda ise kendilerini yerden yere vurur, anne ve babalarına vurarak bağırıp çağırırlar. Kendine zarar verebilecek davranışlarda bulunmakta (kıyafetini çekiştirme, kendi elini kolunu ısırma vb.) hiç çekinmezler. Yetişkinleri hiçe sayarak kuralları durmadan çiğner ve ceza görürler. Cezalardan kısa süreli etkilenmiş gibi görünür veya hiç etkilenmezler. Okulda da yaşıtları ile geçinemez ve genellikle sorun yaratırlar. Sınıf aktivitelerinde oyunbozan davranışlar sergilerler. Bu çocuklarda evdeki veya sokaktaki hayvanlara eziyet etme davranışı da görülmektedir. Şiddet temalı oyunlar oynamaktan ve şiddet içerikli televizyon programları izlemekten keyif alırlar.

ÇOCUKLARDA SALDIRGAN DAVRANIŞLARA NEDEN OLAN ETKENLER 

Bazı aile yapılarında geleneksel kültürün getirilerinden biri olarak şiddet, onaylama ve başa çıkma yolu olarak görülür ve bu algı çocuklara aktarılır. (Parkta oyun oynayan çocuğa kendisine vuran arkadaşına karşılık olarak onun da vurmasının söylenmesi gibi…)

— Saldırganlık model alma yoluyla öğrenilmiş bir davranıştır. Baba ve annenin saldırganca tutumu, öfkelendikleri durumlarda eşyaları fırlatmaları ve birbirlerine bağırmaları çocuğun bunları taklit ederek öğrenmesine zemin hazırlar.

— Şiddete tanık olma, engellenme ile sık karşılaşma saldırganlığı arttırıcı davranışlardır. Örneğin, aile içi fiziksel veya psikolojik şiddete tanık olan bir çocuğun, engellenme ile karşılaştığında saldırganlığa başvurması yüksek bir olasılıktır. Arkadaşına veya aile bireylerine vurarak kendisine ilgi çekmeye çalışan çocuklar, tanık oldukları davranışlardan dolayı, eylemlerini normal olarak görürler. Önemli olan bu davranışın düzeyidir; çocukta bu davranış sürekli bir alışkanlık haline geldiyse artık bu ilgi çekme isteğini aşmıştır.

— Çocukta var olan enerjinin boşaltılmasına izin verilmezse ve çocuk engellenirse saldırgan davranışlar ortaya çıkabilir.

— Kendini değersiz hissetme, başkalarına karşı saldırgan davranışlarda bulunma eğilimini arttıran başka bir etkendir. Eğer bir çocuk azarlanır, dövülür, cezalandırılırsa kendini değersiz hissedebilir ve dolayısıyla saldırgan davranışlar gösterebilir.

— Ev ortamında kavga ve dövüş sahnelerinin yer aldığı filmlerin izlenmesi ve bu filmlerin güzel olduğu konusunda yorum yapılması saldırganlığı tetikler.

— Ebeveynlerinin çocuğa sık sık bağırması ve dayak atması saldırganlığı pekiştirir.

— Ebeveynlerin çocuklarını haklarını koruyan ve kendini ezdirmeyen bir çocuk olması için gereğinden fazla motive etmeleri de saldırganlığa yol açabilir.

SALDIRGAN DAVRANIŞLARI DÜZELTMEDE ANNE VE BABALARA DÜŞEN GÖREVLER

— Öfke anında çocuklar, sakin, anlayışlı ve kendilerini anlayacak yetişkinlere gereksinim duyarlar. Öfkeli olduğu için veya saldırgan davranışından dolayı çocuğun azarlanması, çocuğa öfkesini nasıl ifade edeceği ve nasıl sakin olacağı konusunda k bir fikir vermez. Özellikle küçük yaşlarda, çocuklara öfkelerini kontrol etme yollarının öğretilmesi, saldırganlığın önlenmesinde önemli bir adımdır. Çocuk 4–5 yaşlarına geldiğinde öfke nöbetleri sıkça ortaya çıkabilir. Bu yaş döneminde çocuklar duygu ve düşüncelerini yeterince ifade edemedikleri için öfke artar. Öfke nöbetleri olduğunda öğretmenin veya ailenin çocuğu öncelikle sakinleştirmesi, sonra da öfkeyi ortaya çıkaran nedeni anlamaya çalışması gerekir. Birebir ilişki kurma, anlaşıldığını, onaylandığını hissettirme sakinleştirmek için önemli adımlardır. Çocuğun saldırgan ve kavgacı bir tutumla, kendi bildiği gibi davranmasına kesinlikle izin verilmemelidir, bir kere böyle davranarak sonuca ulaşmaya alışırsa bu kötü huyunu bırakması çok zor olur.

— Çocukları kucaklamak, okşamak, onlara sarılmak, gülümseyerek, sakin ve tutarlı bir biçimde yaklaşmak önemlidir. Yetişkinlerin tutarsız davranması okul öncesi çağındaki çocuklarda saldırganlığı arttırabilir. Öfke nöbeti sırasında, ses, renk, ışık, doku gibi çeşitli uyarıcılardan yararlanılarak çocuğun dikkatinin hemen başka bir alana yönlendirilmesi de öfkesinin dağılması için yararlı olacaktır.

— Çocuklarda saldırganlık eğilimini arttıran en önemli unsurlardan biri medyadır. Çocuklar televizyonda, gazetelerde, internette ve bilgisayar oyunlarında gördükleri şiddet sahnelerinden etkilenmektedir. Kitle iletişim araçlarında gösterilen şiddet sahneleri çocukları olumsuz etkilemektedir. Bu tarz görüntülere maruz kalan çocuklarda saldırganlık artmakta ya da çocuk kendisine bir karakteri model alıp, o karakterin yaptığı saldırgan davranışları sergileyerek çevresine zarar verebilmektedir. Çocuklar saldırgan davranışları ne kadar çok izlerse bunun o kadar normal ve kabul edilebilir olduğunu düşünmekte ve dolayısıyla etkilenmektedir. Çocukların izledikleri programların yaş ve gelişim düzeylerine uygun olmasına dikkat edilmelidir.

— Çocuğun sahip olduğu enerjinin uygun alanlara (oyun oynama ve spor yapma gibi…) boşaltılması sağlanmalıdır.

— Anne ve babaların saldırgan olarak nitelendirilebilecek davranışlarını gözden geçirmeleri ve bunları kontrol altına almaları  gerekir. Anne ve babalar çocuklarına model olduklarını unutmamalıdır.

— Saldırganlığın sadece olumsuz bir fiziksel tepki bütünü olduğu düşünülmemelidir. Sözle saldırganlığın da çocuk üzerinde olumsuz bir etken olduğu unutulmamalı, çocuğa hakaret etme ve bağırma tarzında davranışlar sergilenmemelidir.

— Çocuk gergin ve sinirliyken onunla tartışmamalı, sakinleşmesini beklemeli ve daha sonra davranışı ile ilgili konuşulmalıdır.

— Çocuğa ceza vererek, dayak atarak, onu tehdit ederek ya da korkutarak saldırgan davranışların düzeltilmesi mümkün değildir. Bu tarz davranışlar çocuğu daha saldırgan bir hale getirebilir. Bunun yerine çocuğa uygun davranışları öğretebilmek için model olunmalıdır. Örneğin; ona karşı nazik ve sabırlı davranarak iyi örnek olunmalı ve öfkesini kontrol edebilmeyi öğrenmesi için yardımcı olunmalıdır.

— Çocuğa saldırgan davranışların dezavantajları gösterilmelidir. Çocuk, saldırgan davranışlarıyla isteklerini elde edemeyeceğini, üstelik de istediği şeyleri kaybedeceğini görmeli ve yaşamalıdır.

— Çocuk dürtüselliğinin önüne geçmekte ve tepkilerine hakim olmakta zorlanıyorsa, ona kendi otokontrolünü sağlayacağı davranışlar (sakinleşene kadar içinden sayı saymak, nefes alıp vermek vb.) öğretilebilir.

— Anne-babalar bu çocuklarla iletişim kurarken “ben” dilini kullanmalıdır. Örneğin; Kavga ettiğin zaman hayal kırıklığına uğruyorum çünkü sorunlarını çözebileceğini biliyorum,bağırmak ya da vurmak yerine ne yapabilirdin...gibi ifadeler çocuğun durumla ilgili olarak sorumluluk hissetmesini sağlar ve problem çözme becerilerini pekiştirir.

Hemen Ulaşın!
Hemen Ulaşın!