ÇOCUK VE ERGENLERDE SOSYAL FOBİ
Kronik bir zihinsel sağlık problemi olan Sosyal Fobi (diğer adıyla sosyal anksiyete bozukluğu) başkaları tarafından gözlenme, izlenme ve yargılanma endişesi ile ortaya çıkan yoğun kaygı,endişe ve utanç duygularının bireyin hayat kalitesini olumsuz şekilde etkilemesidir. Kişinin toplumsal ortamlar ya da kendisini ortaya koyması gereken durumlarla ilintili olarak kendisine yönelik dikkatinde büyük artış olur. Çarpıntı, titreme, terleme, bayılacakmış gibi olma, mide bulantısı, yüzün kızarması, sesin titremesi gibi fiziksel anksiyete belirtileri de bu duruma eşlik eder. Düşük benlik algısı, toplumsal eylemleri gerçekleştirirken sıkıntı yaşama, girişken olamama, aşırı duyarlı ve hassas olma gibi durumlarda tabloya eşlik eder. Birey daima küçük duruma düşeceği ya da utanç duymasına neden olacak şekilde davranacağından dolayı endişelenerek anksiyete belirtileri gösterir.
Bu kişiler sıklıkla daha önce tanımadıkları kişilerle tanıştırıldıklarında ve konuşmak zorunda olduklarında, iş yaşamlarında kendilerinden daha üst pozisyonda bulunan kişilerle iletişim halinde olduklarında, misafirler ile bir arada olduklarında,kendilerine şaka yapıldığında, restoran, yemekhane, café gibi ortamlarda yemek yediklerinde, umimi tuvaletleri kullandıklarında, herhangi bir işi yaparken izlendiklerinde (yazı yazmak, yemek pişirmek ya da spor yapmak gibi), telefon konuşması yaptıkları sırada veya alışveriş yaptıkları esnada belirgin şekilde gülünç duruma düşeceği ile ilgili sürekli olarak kaygı yaşarlar.
Çocuk ve ergenlerdeki sosyal fobi belirtileri de sıklıkla yetişkinlerin belirtilerine benzerdir. Sosyal fobi belirtileri ortalama 10 yaşından itibaren başlar, genellikle 13-14 yaşına gelindiğinde daha belirgin bir hal alır. Çocuk ve Ergenlerde görülen sosyal fobi belirtileri;
- Tanımadığı kişilerle konuşurken çekinme ve göz göze gelmekten kaçınma,
- Konuşurken yüzünün kızarması ya da ebeveynine yapışık bir halinin olması
- Sınıf arkadaşları ile konuşmaktan ve oynamaktan çekinme
- Teneffüslerde sınıfta oturma
- Öğretmenleri ile konuşmaktan ve onlara soru sormaktan çekinme
- Cevabını bildiği halde kendisine sorulan sorulara cevap verememe
- Okul gezilerine gitmek istememe
- Sunum, ders anlatımı, kitap okuma ya da performans sergileme gibi durumlardan aşırı biçimde tedirgin olma
- Test ya da sınav sonuçları açıklanırken rahatsız olma
- Okul tuvaletlerini kullanmaktan kaçınma
- Yemekhanede veya başkalarının önünde yemek yemekten kaçınma
- Karşı cinsten arkadaşları ile konuşamama ya da alışveriş yaparken satıcılarla diyolağa girmekten çekinme
- Toplumsal durumlarda yaşadıkları kaygının başkaları tarafından anlaşılmasından endişelenme şeklindedir.
Bu endişelere yukarıda bahsedildiği şekilde psikosomatik belirtiler ve bedensel şikayetlerde eşlik eder. Bir süre sonra toplumsal ortamlardan kaçma, uzaklaşma isteği artar ve sosyal ilişkilerde sıkıntı, akademik başarıda düşüş bu tabloyu alevlendirir.
Erken çocukluk döneminde selektif mutizmi olan (Seçici Konuşmazlık: Anne ve babasının yanında konuşan ve kendini ifade eden ancak konuşmasının beklendiği sosyal ortamlarda sürekli bir biçimde konuşmak istememe ve iletişim becerilerini kullanamıyor olma hali) çocukların ilerleyen dönemlerde eğer destek alınmazsa ergenlik ve yetişkinlik döneminde Sosyal Fobiye dönme olasılığı çok yüksektir. Çocukluk ve ergenlik döneminde erken başlangıçlı olarak başlayan sosyal fobi eğer tedavi edilmezse ilerleyen dönemlerde depresyon, yaygın anksiyete bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, alkol ve madde kullanımı gibi ek klinik tablolar ortaya çıkmaktadır.
Anne ve babanın da çekingen mizaca sahip olması, sosyal fobi için etkili bir kriter olsa da tek başına sebep değildir.Anne ve babanın da sosyal ortamlardan uzak kalmayı tercih etmesi, ebeveyn olarak destekleyici ve güven verici olmak yerine baskıcı, mükemmelliyetçi, cezalandıran, eleştiren, alay eden ve aşağılayan tutumlar sergilemeleri, çocuğun fiziksel olarak da şiddet görmesi, bunun yanısıra çocuğun kişiliğine yönelik olarak eleşitirilmesi, başka çocuklar ile kıyaslanması da tabloyu şiddetlendirir.
ÇOCUĞUNUZA NASIL DESTEK OLABİLİRSİNİZ?
İletişim becerilerini geliştirmesi için destekleyici şekilde rol model olun. Farklı sosyal ortamları birlikte deneyimleyin. (kültür gezilerine katılmak, tiyatro ve müzeleri ziyaret etmek gibi…) Sosyal ortamlardaki iletişim becerilerinizi gözlemlemesini sağlayın. (Göz teması kurmak, konuşmayı başlatmak, sürdürmek ve sonlandırmak gibi)…
Anksiyete hissettiği durumlarla ilgili olarak mutlaka onunla konuşun. “Bunda çekinecek ne var?” şeklinde yaşadığı durumu hafife indirgemeyin ya da görmezden gelmeyin. Anksiyetesini kontrol altına alması için birlikte yöntemler belirleyin. (Örn: Nefes ve gevşeme egzersizleri, dikkati başka bir uayarana odaklamak gibi…)
Çocuğunuz hakkında çekimser, utangaç gibi etiketleyici yorumlar yapmayın.
Onu heyecanlandıran sosyal ortamların öncesinde provasını yapın ( Sınıfta ders anlatımı yapacaksa öncesinde size anlatması gibi…)
Sosyal beceri oyunları oynayın. (Selamlaşma, teşekkür etme, vedalaşma gibi oyunlar…)
Mutlaka ve mutlaka sosyal ortamları deneyimlemesi için maruz bırakın. (Örn: Restoranta yemek siparişini kendisinin vermesi gibi…)
Çocuğunuzun sosyal ortamlarla ve kendisi ile ilgili hatalı olan inançlarını farkettiğinizde sağlıklı olan inançları farketmesini sağlayın. (Hatalı düşünce: Okuma yaparken yanlış okuyacağım ve herkes bana gülecek, Sağlıklı İnanç: Daha önce de okuma yaptım, hiçkimse bana gülmedi hatta şimdi birçok kez okuma provası yaptım… gibi…)
Sosyal ortamlarda gösterdiği çabayı mutlaka takdir edin.
Tüm bu destekleyici yaklaşımınıza rağmen çocuğunuzun kendisi ile ilgili negatif düşüncelerinde bir azalma olmuyor ve toplumsal ortamlara girmekten kaçınıyor ve bu durumu okul ve aile yaşantınıza da yansıyorsa mutlaka psikolojik destek alın.